20080831

installing linux on a dead badger

"But nothing earns you geek points like installing Linux on a dead badger." buyrun buradan yakın, amazon'da da satılıyomuş kitap. $8.76.

ah yitip giden

neden böyle bişi yaptıysam, eski blogumu tek hamlede silmiştim. sanki bişey değişti. ne güzel arada bi okuyup nostalji yapıyodum kendimce. yok yani, öyle yazdığın şeyleri yakmak gibi bi havası da yok. tıklıyosun evet'e eminim'e çat siliniyo. sonra da kuş gibi bakıyosun bööle.


zamanında olsa şifremi max brod'a verir, ben ölünce sil derdim. kafka da ne anasının gözüymüş be hafız, niyetin ciddiyse çak kibriti yak arkadaşım. kime neyin havasını yapıyosun anlamadım ki. şekil yaptığın adam da max; bi milena olsa, bi dusana olsa anliycam da, hani dersin ola ki gider ayak... yurdum marjinal şairi basri özakıncı bile daha prensipli. şiirlerini yazdığı anda yakar, hiçbi edebiyat dergisine resim vermez.

acid trip

ntv'de "7 ages of rock" adında bi belgesel yayınlamaya başladılar geçtiğimiz hafta. sadece 3 bölümünü izleyebilmiş olmama rağman belli ki çok sağlam bi belgesel. aklıma gelense bill hicks.

"You see, I think drugs have done some good things for us. I really do. And if you don't believe drugs have done good things for us, do me a favour. Go home tonight. Take all your albums, all your tapes and all your CDs and burn them. 'Cause you know what, the musicians that made all that great music that's enhanced your lives throughout the years ... rrrrrrrrrrrrrrrrreal fucking high on drugs."

bi de LSD ile ilgili, tamamı burada anlatılan, bi araştırmanın ürünü olan şu yukardaki resimler var. çizmesi istenen şey ilk resimde ayık kafayla çizilmiş. ikinci resim 2 saat 45 dk sonra aynı modele bakarak çizdiği şey. 'I am... everything is... changed... they're calling... your face... interwoven... who is...' şeklinde bi yorum yapmış hatta çizerken bunu. everything is... something... happened...

dis iz aur paavıı =)


speşıl tenks tu yase tu meyk mi laf. =P vi ar guud firends =) yu nov! =)))

20080830

Saat beşe beş var.

Dağlar aydınlanıyor.
Bir yerlerde bir şeyler yanıyor.
Gün ağardı ağaracak.
Kokusu tütmeğe başladı:
Anadolu toprağı uyanıyor.
Ve bu anda, kalbi bir şahan gibi göklere salıp
ve pırıltılar görüp
ve çok uzak
çok uzak bir yerlere çağıran sesler duyarak
bir müthiş ve mukaddes macerada,
ön safta, en ön sırada,
şahlanıp ölesi geliyordu insanın.

Topçu evvel mülazımı Hasan'ın
yaşı yirmi birdi.
Kumral başını gökyüzüne çevirdi,
kalktı ayağa.
Baktı, yıldızları ağaran muazzam karanlığa.
Şimdi bir hamlede o kadar büyük,
öyle şöhretli işler yapmak istiyordu ki
bütün ömrünü ve hatırasını
ve yedi buçukluk bataryasını
ağlanacak kadar küçük buluyordu.

Yüzbaşı sordu:
-Saat kaç?
-Beş.
-Yarım saat sonra demek...

20080827

çılgınca blogging...

içimdeki bloglama aşkı bambaşka. bööle duyduğum herbi şarkı sözünü buraya yazmak, gördüğüm tüm ilginç videoları embed etmek falan istiyorum. hergün, başka başka yerlerde milyonlarca defa yazılmış şeyleri, hayatın anlamını içeriyormuşçasına buradan duyurmak istiyorum. her seferinde sadece burada yayınlandığını, benim parlak zekamın ürünleri olduğunu düşünmek; ya da en azından o anlamlı sözü ya da ilginç videoyu hayatın içinde farketmiş olduğumu buradan insanlara göstermek istiyorum. duyarlıyım ben, ayrıntıları yakalayabilen bi insanım, ayrıca kasınca yazı bile yazabiliyorum. şişmişim lan! oooof of.

aqualung

Ian Anderson'ın gözlerinde tam anlamıyla deli bakışları var. performansın sonuna doğru yaptığı, tek ayak üstünde durma işi de bu abimizle özdeşleşmiş bişey gibi. elinde flütü de olunca ian oluyo sana bi pan. sonra da ver elini neşe ver elini sefa... bu ian isminde zaten başka bi elektrik var. aaayın. gerçi aaayın maayın o da yaşlanmış be!

yaşanan yüzyılda hala yutüp yasaklıysa buradan sızmaca.

feeling like a dead duck!

nasıl bir ruh haliyse artık... hey gidi koca aqualung!

20080826

metafortozs


bugüne bugün 7.5 puan daha biriktirerek tarkan konserine gidebilecek bi insanım. tarkan kravatım da var. heil doritos!

neşat okey mi?

sabah ezanı öncesi ses kontrol niyetine mikrofona defalarca üfleyen saygıdeğer hocamıza gelsin....

neşat okey!

bunalti

ayreon ile giriş yaptık ve öyle görünüyo ki en azından ayreon sayesinde müzik tag'li baya bişi yazıcam. yanlış anlaşılmasın, kalkıp da "şu grubun şu şarkısında kulağımdaki kıllar diken diken oluyo" falan yazmiycam. en fazla, "şööle de bi albüm var, dinledim. siz de dinleyin. valla süper lan." der; olur da "yok lan güzel diilmiş" şeklinde bi yorumla karşılaşırsam, yolunuzu izinizi bulur, gelir kulaklığımın tekini kulağınıza takar, "bak ama şarkının burası çok güzel yaaa" derim. o da olmazsa gözümde bi damla yaşla hızla oradan uzaklaşırım.

neyse işte, varmak istediğim yer, blogun müzik-albüm-paylaşım-rapid-megaupload-blog hybrid formuna benzeşme olasılığı. şimdi kalkıp da buraya iki link koyar "müzik paylaşımı yapıyorum gençler" derdim de, altına yazıcaam "pass: bunalti.com" vs şeklindeki ufak notçukların, beni iyice rezil etmesinden korkarım. (emeğin emekçinin dostuyumdur, yeri gelir sırlarını dahi paylaşırım)

aha da benim konuma da konumuma da uyan sömürülesi site: bunalti.com

bunalti. sharing your pain. (arada sıkılır uzaklaşır sizden, meraklanmayın geri dönecektir. hep dönmüştür.)

bu arada yukarda geçen albüm-paylaşım-rapid vs. kısmı bloga haybeden bikaç kişi çeker mi acep? bikaç tane de sex-erotic-jenna jameson falan yazdım mıydı tamamdır. aha yazdım bile. ooh gelsin clickler. lan ad-sense işine de mi el atsam böle böle yavaştan?... jenna jameson.

the human equation

lucassen abimiz aslında 1995'te "The Final Experiment" albümüyle başladığı ayreon projesinde genel olarak fantastik kuntastik bi konsept oluşturmuş durumda. hatta ayreon da tamamen bu konseptin bağrından kopup gelmiş kör bir ozan. bütün albümler aynı konseptin birer parçası iken "the human equation - t.h.e." bu prensibi bozmasa da birazcık olayın dışında kalan bi yapıda. hatta sadece albümün sonunda gelen fokurtu ve bikaç robotik ses sayesinde anlaşılıyo asıl konsepte uygunluk.

t.h.e., her biri kaza geçirmiş bi adamın komada geçirdiği birer günü anlatan 20 şarkıdan - günden oluşmakta. elemanın en yakın arkadaşının ve karısının yatağı başındaki konuşmalarıyla açılan ve daha ilk saniyelerde özellikle "best friend" konusunda ağzı yanmış arkadaşları vuran albüm, kah komadaki abimizin içindeki çekişmelerle, kah eski günlerine döndüğü sahnelerle, kah yine yanıbaşındaki iki kişinin konuşmalarıyla devam etmekte. ama iç çekişme dediysek hafife alınmasın; abimizin öfke, gurur, mantık, aşk gibi parçaları bir bir dile gelmiş durumda ve abimiz öyle asil bir duygunun insanı ki bu duyguların her birini başka bi sıyrık vokal seslendirmiş. (yukardaki resimde mikael akerfeldt'in altında boşuna fear yazmıyo. james labrie de bizzat esas oğlan)

ha bi de spoiler: adamımız komadan çıkacak! Aaaah Caner ah!

ayreon

aslında bişiyler karalama ihtiyacını birebir hissettiren şey THE HUMAN EQUATION isimli o hasta ruhlu albüm oldu. benim bi yerlere bişeyler yazmış olmamın -hatta sadece boş boş konuşmamın- hiç kimse için bişey ifade etmediğini bilsem de, bu albümün ve albümün sahibi ARJEN LUCASSEN isimli delinin AYREON projesinin isminin internetin herhangi bi noktasında birkaç kez daha tekrarlanmış olmasının belki de bu aşamada dünya halklarına yapabileceğim en büyük iyilik olacağını düşündüm.

geçen hafta, sanırım pazar gecesi yüksek sadakat nam topluluğun bateristinin seyircilere doğru fırlattığı bagetin aynı hızla kendisine doğru uçuştuğu sıralarda , canerle sahilde oturmuş artık kimbilir neler hakkında tamamen boş konuşurken duydum ayreonu kendisinden. harddiskinde bulunan ve o ana kadar -belki de isminden dolayı- hiç şans vermemiş olduğu bi grubu dinleyip hayran olduğundan bahsetti caner ve o kutlu tamlamayı zikretti: The Human Equation. "komaya girmiş bi adamın gün be gün yaşadıklarını anlatıyo abi. sözlerini de dikkate alarak sırayla takip edersen çok daha güzel bi tadı var albümün." devam edilesi...

mübarek bir başlangıç...


uzun süreler boşladığım ve ardından bi yerlerden kaydının silinmesiyle beraber silinmesine karar vererek büyük haksızlık ettiğim ex-blogçuğum yaşasaydı da bu günleri görebilseydi keşke. eskiden "insanın bi şekilde bi yerlere bişeyleri kaydetmesi güzel" falan diye zırvalarken, o aptal silme işinin ardından bakıyorum ki bu "bi yerlere bişeyler kaydetme" olayı resmen bi alışkanlık olmuş. bu iyi mi yoksa kötü mü bilemedim ama tekrardan bi açılış yapayım dedim kendi çapımda. ilerde bi dükkan falan açarsam illa ki bi looney tunes karakteri çağırıcam açılışta dua etmek üzere ama şimdilik buna gücüm yetmiyo.