20081028

jelonek

keman, flüt, çello vs. bunların hepsi birer metal enstrümanıdır. aksini düşünen yoktur herhalde. güzel keman çalan biriyle daha karşılaştım not düşüle: Jelonek!

20081023

gravity... you heartless bitch!

Harika bi dizi bu. Hafta boyunca, takip etmesem de gününü ve saatini bildiğim iki dizi var: terminator ve the big bang theory. Bu hafta ayarladım herşeyi, birkaç dakika kalmıştı diziye, çat cnbc-e gitti yerine kanal d geldi. o seyyar anteni sokmadığım şekil kalmadı ama ııh. ben de küfredip kapadım televizyonu. sabahleyin açtığımda cnbc-e yine aynı yerdeydi. bana mı özel oldu bu anlamadım ama çok feci küfürler sarfettim.
ha bir de acayip yoğun çalışıyorum. dersler, ödevler, eski projeler, yeni projeler. dönem başı olduğundan mıdır nedir acayip de zevk alıyorum. yine bi yan blog yapıcam bu gidişle projelerle ilgili. ama bu sefer cidden devamı gelecek bu işin. kararlıyım.
kayıtlara geçsin: 2 boyutlu rüya gördüm. ben de 2 boyutluydum, robotlar vardı onlara ateş ediyodum. hatta bizim eski evin bodrumundaydım, arka bahçeden bodruma giren yerde konuşlanmış, duvarın dışından geçen robotları avlamaya çalışıyodum. yalnız uyandıktan bi müddet sonra aklıma geldi: 2 boyutlu rüyada derinlik bilgisini nasıl elde ettim? yoksa bunların hepsini sallıyo muyum? yok ya cidden gördüm!

20081007

kendisi iyiydi ama çevresi kötüydü...

yasemini böyle bir resimde taglenmiş görünce başımdan aşağı kaynar sular boşandı. bu kötü alışkanlıklar sahibi arkadaşımı burada kırmızı oklar kullanarak, bir nevi flash tv hassasiyetinde afişe etmekten muzdaribim ama bu kadar kötü bi arkadaş çevresinde, böylesine temiz böylesine pak kalabildiğim için o kadar mesudum ki...

edit: bi de en arkadaki sandalyeyi kapmış çakaaaaal...

klişe

nedense oturup tnt de doktorlu moktorlu, bööle kanlı, ameliyatlı vs. bi dizi izledim. hatta an itibariyle tekrarına rasgelince aklıma geldi de yazayım dedim. adamın birinin abisi kalp hastası, kalp nakli için organ beklerken üst üste gelen 2 kalbi başka hastalara nakletmişler. adam da sıyırmış, işte zenginlere güçlülere veriyosunuz o kalpleri diye veryansın ediyo. sonunda dayanamayıp silahla ameliyathaneyi basıp, kalbin abisine takılmasını istiyo. getiriyolar abisini, açıyolar göğsünü iki hasta yanyanayken doktor başlıyo anlatmaya, 'bu hastaya kalbi takmazsak hemen ölür ama abin daha bikaç ay dayanır. o esnada illa ki bi organ gelir ve ameliyat gerçekleşir...' adam da dayanamayıp kendini vuruyo kalbini alsınlar da abisini iyileştirsinler diye.

e ama bu acayip bi bencillik değil mi? bencilliğin daniskası (jargon için speşıl tenks to RTE). sen abinin ölmesi olasılığına dayanamayıp kendini öldür. e o adam da senin ölmemeni istemez mi? hatta o kalp hastası, mukadderat falan diye düşünüp kendisini hazırlamıştır ama bi uyancak ki kendisi için sapasağlam kardeşi kendini feda etmiş. ölmek mi zor yaşamak mı?

doktorun en baştan, o anki kalbi değişecek hastanın daha acil olduğunu cinnet geçiren abiye anlatmamasına; iki hastanın da göğsünün açılıp, ilk hastanın durumunun kritik seviyeye gelmesini beklemesine hiç değinmiycem.

20081003

new release

hayatımda o kadar çok değişiklik oldu ki şu son dönemde. bi yandan hayatıma girenler - çıkanlar. bi yandan okulla ilgili şeyler.

master bitti, doktora başladı. bi buçuk yıl sonra derslere girmeye başladım yeniden. detection & estimation theory dersine girdim ilk defa, sınıf ortamını özlemişim sanırım. cmpe den de computer vision alıyorum, ilk ders baya motive ediciydi. bi de bayesian methods & machine learning diye bi ders alıyorum. yeni bi hoca, ilk hafta henüz trye dönmediği için ders yoktu ama ilgi çekici bi derse benziyo. hoca basist, müzik işlemeyle ilgili baya bi çalışması var, bu minvalde bi de proje falan yaptırırsa derste bu dönem baya bi eğlenceli olacağa benzer.

resmen yeni bir yıla giriş yaptım. her yönüyle. sartre'ın akıl çağı romanı geçen seneki ruh halimi yansıtıyo gibi. mathieu misali ne yaptıımın farkında değildim. bıçağı elimin ayasına soksam hissetmezdim, o derece. kitabın bitişi beni etkilemişti, değişikliğe ihtiyaç duymuştum bişekilde. zaten sartre'ı ne zaman okusam etkileniyorum, garip bi büyüsü var.

"Bir hiç için bir sürü gürültü" diye düşündü. Hiç için: Bu yaşam ona bir hiç için bağışlanmıştı, kendisi hiçti ve buna karşın değişmeyecekti artık: O olmuştu, tamamlanmıştı. Ayakkabılarını çıkardı ve bir an, koltuğun kenarına oturmuş, elinde ayakkabısı, hareketsiz kaldı: Boğazında hala romun şekerli sıcağı duruyordu. Esnedi; günü sona ermişti; gençliğiyle de işi bitmişti. Denenmiş, tartılmış ahlak kapıları şimdiden, usul usul, gizlice ona yardım öneriyordu: Doğru yolu bulmuş bir epikürizm vardı, gülümseyen hoşgörü vardı, alınyazısı ve sorumluluk kavramları vardı, stoisizm vardı; kısası işini bilen bir keyif ehli ustalığıyla boşa yaşanmış bir yaşamın her an tadına bakmak için ne gerekiyorsa hepsi vardı. Ceketini çıkardı, kravatını çözmeye davrandı. Esneyerek, kendi kendine tekrarladı: "Gerçek bu, her şeye karşın gerçek; akıl çağına gelmişim ben." -Sartre, J. P., Akıl Çağı.